Size anlatılan tarihle bağdaştıramadınız, çünkü derdiniz gerçek değil, hamaset!
Sizler hamasetle beyni çürütülmüş bir avuç ahmaktan başka bir şey değilsiniz.
Açlıktan, susuzluktan anamız ağladı ama siz hâlâ kelimeler peşindesiniz!
"-İyi ama..."
"-Kelimeler bizim gerçek hayatımız."
"-Onlar olmadan biz yokuz ki."
"Hükümdarlık bir baht işidir. Bununla övünülmez ama zanaat ayrıdır. Şahsi kabiliyettir, marangozluğumla iftihar ederim. Beni bir tek ustası olduğum bu meslek dinlendirir."
Son Ada herkesin kaybettiği, sadece martıların “karşı koydukları ve uzlaşmadıkları için” kazandığı karanlık bir ortamda geleceğe dönük bir umutla biterken, anlatıcı “Daha o ağaçlar kesildiği, bakkalın masum oğlu dövüldüğü zaman ses çıkarmalı, başkaldırmalıydık” diye hayıflanıyor. Yazar’ın dediği gibi, “Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur” diyebiliriz yani. “Gezi Ruhu”ndan söz etmeye başladığımız bugünlerde, umudunuz biraz olsun arttı mı?